Ege'de Son Söz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Tunç Soyer haksız mı?
Kemal ANADOL
YAZARLAR
18 Eylül 2022 Pazar

Tunç Soyer haksız mı?

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer İzmir’in kurtuluşunun 100. yılındaki görkemli törende açılış konuşması yaptı. O günden bu yana bir bardak suda fırtına çıkarıldı. Sular durulmadı; fırtına devam ediyor. Soyer Osmanlı ecdadımıza hakaret etmekle suçlanıyor. Olay Soyer’i de aşarak babasına kadar uzandı!

Gelin hamasatten, demagoji ve önyargılardan uzak soğukkanlı bir değerlendirme yapalım. Soyer’in konuşmasının başında kurduğu cümle aynen şöyle: “100 yıl önce bu ülkeyi yönetenler, gaflet dâlâlet hatta ihanet içindeydi.”

Soyer, 100 yıl önceki yönetimden söz açıyor ve dönemin yöneticilerini suçluyor. Önce cümlede geçen Osmanlıca sözcüklerin anlamına bakalım. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre gaflet, dalgınlık, dikkatsizlik, ihtiyatsızlık anlamını taşıyor. Dâlâlet ise doğru yoldan ayrılma, sapkınlık demek. İhanet ise günlük konuşmalarımızda yer alan bir sözcük. Hıyanet, hainlik, sadakatsızlık olarak tarif ediliyor. Soyer bu sözleri aynen Atatürk’ün büyük Nutkundan aldığını söylemektedir. Kaldı ki nutukta Atatürk son Osmanlı Padişahı Vahdettin’i daha da ağır sözcüklerle suçlamaktadır.

Önce şunun altını çizelim. Soyer’in konuşmasındaki çemberin çapı sadece 100 yıl. Bunu geriye götürerek sonuç çıkarmak mümkün değil. Osman Bey’den başlayarak Yıldırım Beyazıt, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman’a hatta İkinci Mahmut’a uzanmak iyi niyetle bağdaşmaz. Kısaca ve açıkça söylenen cümle 20. Yüzyılın başında gerçekleşen İzmir’in işgaliyle ilgilidir. Ne kadar uğraşılsa geriye, oraya buraya çekilemez!

Şimdi 20. Yüzyılın başındaki Osmanlı yöneticilerinin icraatına (uygulamalarına) bir göz atalım.

15 Mayıs sabahı saat 07.30’da 10 gemiden oluşan Yunan konvoyu çıkartma yapılacak rıhtıma yanaşmaya çalışıyordu. Bu sırada Türkler müvezzilerin dağıttığı Köylü Gazetesinde Vali Kambur İzzet Bey’in demecini okuyorlardı: “Bazı bedbahtlar İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği tarzından şayialar çıkarmışlardır. Yalandır, tekzip edilir.”

Şimdi sormak gerekiyor. Vali Kambur İzzet Bey’e yakıştırılan sıfat gaflet değilse nedir?

Bellekleri tazelemeye devam edelim.

Bu işgal sırasında Yunanlıların isteği üzerine “Zito Venizelos” diye bağırmadığı için 22 süngü darbesiyle şehit edilen Albay Süleyman Fethi Bey bir kahramandı. İlerleyen Efzon birliğinin başındaki Teğmen Yannis’i bir kurşunla deviren gazeteci Hasan Tahsin taranarak şehit edilirken, Sarıkışla’dan beyaz perde sallandırarak teslim işareti veren Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa’ya dâlâlet sıfatı yakışmıyor mu? Yunan subaylarından tokat yemeyi içine sindiren Paşa daha sonra Millî Mücadeleye karşı tavır almış Padişahın Kuvayi İnzibatiye isyancı birliklerinde görev yapmıştır.

İzmir’in işgali, İstanbul’daki ünlü Sultan Ahmet mitinginden başlayarak dalga dalga Anadolu’ya yayılmış ve kurtuluş ateşini, mücadele azmini tetiklemiş, Erzurum/Sivas Kongreleri ve 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışı ile ete kemiğe bürünmüştü. Halkın bağrından çıkan milli irade, TBMM ordusunu kurmaya çalışıyordu. Buna karşı Padişah/Halife Vahdettin’in onayı ve 1. 250. 000 lira ödenekle Damat Ferit hükümeti tarafından sivil paşalık unvanı verilerek Marmara bölgesine isyan çıkartmak amacıyla gönderilen Anzavur Ahmet’e ne demeli? İngiliz gizli servisinin elemanı Papaz Fru tarafından finanse edilen Anzavur, çevresine topladığı asker kaçaklarıyla 1 Ekim 1919’da ayaklanmış ve birkaç çatışmadan sonra kalkışması 25 Kasım 1919’da zor bela bastırılmıştı. İngiliz casusu Papaz Fru’dan aldıkları parayla Kuvayı Milliye güçlerine saldıran Anzavur birliklerinin tek sloganı “Din elden gidiyor” değil miydi?

Şimdi sormak gerekiyor. Anzavur’a ve onu Anadolu’ya gönderen İstanbul hükümetine hain diyemeyecek miyiz?

Devam edelim. 10 Nisan 1920’de Şeyhülislam Dürrizâde Abdullah Millî Mücadeleye katılanları öldürmenin din gereği olduğunu söyleyen bir fetva yayınladı. Padişah Vahdettin’in onayı ile bu fetva İngiliz uçaklarıyla Anadolu’ya atıldı.

30 Ağustos 1920’de İskilipli Atıf Hocanın başkanı olduğu Teali İslâm Cemiyeti Kuvayı Milliye karşıtı bir bildiri kaleme aldı. Burada Mustafa Kemal ve arkadaşlarının öldürülmeleri isteniyordu:

“Kilit Türkiye, anahtarı İngiltere’dir. Alem-i İslâm kilidinin anahtarı emin ve itimat edilir eline tesliminde Alem-i İslâm için hiçbir tehlike yoktur.”

“Yunan ordusu Halife’nin ordusu sayılır. Hiçbir zararlı topluluk değildir. Asıl kafası koparılacak mahlûkat Ankara’dadır.”

“Elinize aldığınız fetva-i şerif ki Allah’ın emridir. Okuduğunuz hatt-ı münif ki Halifemizin Padişahımızın fermanıdır.”

Bu bildiri Anadolu’nun köylerine, kasabalarına, şehirlerine Yunan uçakları tarafından atıldı. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları çok zor durumda kaldı. İmdadına Ankara Müftüsü Börekçizade Rıfat Efendi yetişti. Diğer müftülerle birlikte Millî Mücadeleye destek oldular.

Bu fetvaları genç kuşaklara anımsatmak ve ihanetin somut ifadesini göstermenin neresi yanlış?

Amaç başka! Osmanlı diye genelleyerek ve büyük komutan, büyük lider, çağının ilerisindeki Fatih Sultan Mehmet’le aynı kefeye koyarak vatan haini Vahdettin’i, Damat Ferit’i, İskilipli Atıf Hoca’yı, Ali Nadir Paşa’yı meşrulaştırmak yani aklamak! Bu bilimsel olarak olası değil elbette. Ama kendinize göre, “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen Fesli Kadir’in yardımıyla bir tarih yaratırsanız iş başka. Ama bu tarih yapay ve uydurma olur. Ne gariptir ki vaktiyle resmi tarihi eleştirenler şimdi kendi resmi tarihlerini yazıyorlar!

Bir yurttaş olarak ecdadım Fatih Sultan Mehmet’le, Mustafa Kemal Atatürk’le öğünüyor, gurur duyuyorum. Ama Vahdettin’ten, Dürrizade’den, Mustafa Sabri Efendi’den utanıyorum.

Gelelim Tunç Soyer’in babasına… Öncelikle belirteyim yakından tanıdığım Hâkim Albay Nurettin Soyer şerefli bir Türk subayıdır, değerli bir hukukçudur. Soyer’in 19 Ağustos 1971 tarihli ve 33 sayfalık iddianamesiyle Fethullah Gülen ilk kez üç yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Yedi ay boyunca yattığı hapishaneden TBMM’nin çıkardığı genel afla kurtulmuştur.

Bazılarını rahatsız eden bu dava olmasın?

Hem ceza hukukunun en önemli ilkesi cezaların şahsiliği ilkesi değil mi? Bu gerekçe ile hain 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren generalin kardeşi büyükelçi atanmadı mı?

Seçim takvimi yaklaştı. Herkes ona göre pozisyon almaya çalışıyor. Şimdiden söyleyeyim; bu tür tartışmalardan kimseye ekmek çıkmaz! Halkın derdi iş ve aş! Geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı…

Bırakalım bu tür tartışmaları halkımızın gerçek sorunlarına çözüm bulmaya çalışalım.

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Şakir Kaleli
 26 Eylül 2022 Pazartesi 12:49
Harika bilgilendirme ve yorum. Teşekkürler.
 Murat Yakar
 20 Eylül 2022 Salı 06:18
72 yildir bu guzelim yurdumu yoneten zihniyetin aynen devam etmesi hepimizin ayibi olmalidir..mevcut partiler kanunu sayesinde sectirilen lider vekilleri gercek milletin vekilleri degildirler..demokrasiyi partilere sokmayan bu sistem degismedikce bi yuzyil daha deler gecer...
 Nezahat özler
 19 Eylül 2022 Pazartesi 08:27
Yüreğinize, bilgi ize, kaleminize sağlık....
 Saçmalamak bedava olunca
 19 Eylül 2022 Pazartesi 02:07
Helen aşkı deyip Vahdettin, Damat Ferit'i savunmak nasıl bir akıl tutulmasıdır? Diğeri de çıkmış, Soyer'in konuşmasında Atatürk geçmedi demiş. Anlaşıldı ki bunlar bırakın kutlamalarda bulunmayı, konuşmayı bile dinlememişler, HDP diye saçmalıyorlar. Sıkışınca HDP. 3 büyük şehirde belediyeler gitmiş, yüzde 25 hikayesi anlatılıyor. Ecevit dönemini ne yapacaksınız?
 Vallahi pes!
 19 Eylül 2022 Pazartesi 01:53
bekir, https://www.youtube.com/watch?v=4smqrKNLB50&t=315s izle bakalım Atatürk geçiyor mu geçmiyor mu? Bunlar konuşmayı bile dinlememiş, 3 gündür hikaye anlatıyorlar. Şimdi de 100 yıl önceki yöneticilerin kusuru vardı ama demeye başladılar. Siz şaka mısınız?
 Ahmet M.Kılıçoğlu
 18 Eylül 2022 Pazar 22:12
Elinize sağlık;son derece haklı ve yetnde bir yorum ve makale
 Ali Rıza Cihan
 18 Eylül 2022 Pazar 22:10
Noktasına ve virgülüne kadar katılıyorum. SAYIN ANADOL AKLINLA, KALEMİNLE VE YÜREĞİNLE BİN YAŞA!
 Cengiz Tuğral
 18 Eylül 2022 Pazar 18:12
Doğruyu ve gerçeği yazana ne denir ? Kutluyorum.
 Lütfü Türkel
 18 Eylül 2022 Pazar 15:28
Ağzınıa sağlık Tarihi inkar etmek kimsenin haddi değil geçmiş yüzyılın rövsnşını almak bir hayaldir bu topramlarda bunu düşünmek ruh hastalığıdır
 bekir
 18 Eylül 2022 Pazar 13:38
tunc soyer yalnız değildir diyenler kendinize geliniz hdp destek mesajları atan izmirin kutrulusunda atatürkün ismini bir kere bile telaffuz etmeyen birisinin peşine nasıl takılmaya cüret edersiniz
Yazarın Diğer Yazıları

Microsoft OLE DB Provider for ODBC Drivers error '80040e14'

[MySQL][ODBC 3.51 Driver][mysqld-5.7.32-log]Unknown column 'koseyazisiid' in 'where clause'

/yazar.asp, line 149